Eylem BULDU…
Türkiye, zor bir dönemden geçiyor. Toplumsal tansiyon yüksek, siyaset sert, güven duygusu kırılgan.
Bu atmosferde, topluma yön veren herkesin sözü de, susuşu da daha çok anlam taşıyor.
Ümit Özdağ’ın “gitsinler” paylaşımı sonrası tutuklu yargılanma kararı da bu bağlamda sadece hukuki değil, toplumsal bir meseleye dönüştü.
Ümit Özdağ, bu ülkenin tanınmış bir siyasetçisidir. Akademisyen kimliğiyle, yıllardır Türkiye’nin güvenliği, milli birliği ve devlet aklı üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çeken, kamuoyunun önünde açıkça fikir beyan eden bir vatanseverdir. Hakkında ne düşünülürse düşünülsün, kimse onun bu topraklara olan sadakatini, milletine duyduğu bağlılığı sorgulayamaz. Hayatını, Türkiye’nin bekası üzerine kurmuş bir isimden bahsediyoruz.
Peki bu isim, sadece bir kelime nedeniyle neden tutuklu yargılanıyor?
Üstelik söz konusu ifade, şiddet çağrısı değil. Bir görüş, bir duruş.
Katılırsınız ya da katılmazsınız, ama bu ülkenin her vatandaşı gibi bir siyasetçinin de düşüncelerini ifade etme hakkı vardır. Kaldı ki bu ifade, yıllardır kamuoyunda tartışılan ve toplumun önemli bir kesimi tarafından desteklenen bir görüşü yansıtmaktadır.
Asıl üzerinde durmamız gereken konu ise şu: Bir ülkenin hukuk sistemi, eleştirel ve aykırı fikirleri bastırmak için mi çalışır, yoksa o fikirleri sistem içinde tartışmaya açmak için mi?
Vatansever bir siyasetçiyi, yalnızca rahatsız edici bir söylemde bulundu diye tutuklu yargılamak, adaletten çok bir refleksin göstergesidir. Bu, sadece Özdağ’a değil, Türkiye’de farklı düşünen herkese verilen bir mesajdır(!)
Oysa demokrasiler özgüvenle ayakta kalır. Ve bu özgüvenin temelini, adil yargı süreçleri ve ifade özgürlüğü oluşturur.
Tutuklama, ceza değildir. Yargılamanın önünü açmak, adaleti sağlamak için bir araçtır. Ama bugün geldiğimiz noktada bu araç, bir cezalandırma mekanizmasına dönüşmüş durumda. Bu, hukukun özüne aykırı değil midir?
Ümit Özdağ gibi ülkenin güvenliği için düşünce üreten, açıkça konuşmaktan çekinmeyen isimler susturulursa, bu sadece bir kişiyi değil, fikir üretme cesaretini bastırır.
Yapılması gereken nettir:
• Fikirle mücadele, yine fikirle yapılmalıdır.
• Hukuk, tarafsız ve öngörülebilir olmalıdır.
• Vatanseverliğin sesi, korkunun gölgesinde kısılmamalıdır.
Bu ülkenin her sesine ihtiyacı var. Özellikle de korkmadan konuşanlara. Çünkü bu topraklar, fikirden korkarak değil, fikirle yol bularak ayakta kalır.