Eylem BULDU...
BU fotoğraf, yalnızca bir bireysel tepkiyi değil, yıllardır şekillenen derin bir toplumsal dönüşümün sembolünü yansıtıyor. Görüşü, yaşam tarzı, aile yapısı farklı olan bir genç, hukuksuz biçimde tutuklanan bir cumhurbaşkanı adayı için imza verirken görüntüleniyor. Bu kare, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sosyopolitik iklimin genç kuşaklarda nasıl bir değişime yol açtığını açıkça gösteriyor.
Bu gençler; yıllarca bir arada yaşamayı değil, ayrışmayı öğütleyen, farklılığı bir tehdit gibi sunan bir dilin içinde büyüdüler. Ama şimdi görüyoruz ki, onları asıl şekillendiren şey bu ayrıştırıcı söylemler değil, o söylemlerin doğurduğu adaletsizlikler oldu. İktidar, yıllarca “bizden” olan ve “bizden olmayan” ayrımı üzerinden bir siyasal kimlik inşa etmeye çalıştı. Ancak bu çabanın beklenmedik bir sonucu doğdu: Gençler, kimliklere değil, hakka ve hukuka daha sıkı sıkıya sarılmayı öğrendi.
Bugün karşımızda, kimliğiyle değil, ilkeleriyle hareket eden bir nesil var. İnancı, yaşam tarzı ya da politik görüşü ne olursa olsun; haklı olanın yanında, haksızlığın karşısında durabilen bir kuşak. O fotoğraf, işte bu kuşağın sessiz ama güçlü bir ifadesi. Artık birçok genç için mesele; “Kime yapıldı?” değil, “Haksızlık yapıldı mı?” sorusunda düğümleniyor.
Yakın tarihimizde de benzer örnekler mevcut. 1960 darbesi sonrası idam edilen Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları, sadece kendi siyasi tabanlarında değil, farklı görüşlerdeki insanların vicdanında da derin yaralar açtı. O gün hukuk çiğnendiğinde, herkesin ortak duygusu “bu artık sadece siyaset değil, insanlık meselesi” olmuştu. Zamanla ortaya çıkan bu toplumsal bilinç, yıllar sonra hukuk reformlarına, demokratikleşme adımlarına zemin hazırladı.
Bugün de benzer bir eşikteyiz. Adaletsizlik karşısında sessiz kalmayan bu yeni nesil, farklı görüşlerden insanların artık yalnızca hak temelinde bir araya gelebildiğinin canlı kanıtı. Çünkü bu nesil biliyor ki, adalet bir kesimin değil, herkesin meselesidir. Ve bir gün, sessiz kalınan her haksızlık dönüp dolaşıp herkesi bulur.
Bu nedenle, bu fotoğraf yalnızca bir protesto anı değil, bir toplumsal uyanışın belgesi. Belki de yıllarca süren kutuplaştırıcı siyasetin doğurduğu en güçlü muhalefet, farklılıklara değil, ortak değerlere sarılan bu gençlik olacak.