Eylem BULDU…
100 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi, köklü tarihiyle sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en eski siyasi partilerinden biri. Ancak bugünlerde bu köklü yapının içinden gelen haberler, bir asırlık demokrasi mücadelesine gölge düşürüyor.
Kayyum endişesiyle alelacele toplanan olağanüstü kurultay, örgüt üyelerinin “tek gömlekle” katıldığı, oldukça küçük bir salonda yapılıyor. Ne basına yer var, ne de halkın haber alma hakkına saygı gösteriliyor. Böyle bir manzara, CHP gibi bir partiye yakışır mı? Elbette hayır.
Basın mensuplarına önce “alan henüz belirlenmedi” deniyor, sonra da “salon küçük, yer ayrılamadı” gerekçesiyle geçiştiriliyor. (Bizzat şahsıma söylenmiştir.) Oysa bu kurultay “yarış değil barış” sloganıyla duyurulmuştu. Ancak bu haliyle barışa değil, demokrasiye gölge düşüren bir görüntü çiziyor. Gazetecilerin, halkın gözü kulağı olan basının dışarıda bırakılması, halkın en temel hakkı olan bilgiye erişimini engelliyor.
Bir önceki kurultayda ise durum çok farklıydı. Basın için özel bölümler, platformlar, masa ve sandalyeler hazırdı. Şimdi ise dar bir salonda, basına kapalı, parti üyelerine bile sınırlı yer verilen bir kurultay yapılıyor. Bu değişim neden? Demokrasi anlayışındaki bu geriye gidişin arkasında ne var?
Unutulmamalı: CHP’nin görmediği adaletsizliği bu ülkede ilk önce halk gördü. Ne oldu? Ekrem İmamoğlu’nun diploması sorgulandığında ilk kim ayağa kalktı? Gençler! Üstelik İstanbul Üniversitesi gençleri. O gün İstanbul Üniversitesi’nden yükselen ses, bugün yine bir haksızlık olsa aynı yerden yankılanırdı. Hangi belediye başkanının diploması iptal edilirse edilsin, gençler yine meydanlarda olurdu, yine AKP rejimine karşı dururdu.
Çünkü o gençler halktı.
Ve basın? Basın halkın hakkını, gerektiğinde halkın temsilcilerine karşı korumak, sormak, sorgulamak zorundaydı. Salon ne kadar küçük olursa olsun, bu gerçek değişmez.
Üstelik yalnızca basına kapalı olması değil, çarşaf liste yerine blok liste tercih edilmesi, kurultayın sadece delegelere açık olması da partideki demokratik işleyişe dair ciddi soru işaretleri yaratıyor. Partiyi iktidara taşımak isteyen bir yönetimin, önce kendi içinde demokrasiyi tam anlamıyla yaşatması gerekmez mi?
Sonuç olarak; siyasette ya demokratsınız, ya da değilsiniz. CHP, demokrasiye sadece söylemde değil, eylemde de sahip çıkmalıdır.