Eylem BULDU…
Türkiye siyaseti her dönemde karmaşık ittifakların, beklenmedik manevraların sahnesi olmuştur. Seçim sonrası başlayan yeni pozisyon alma süreci, bu kez sendikaları ve kitle örgütlerini de içine alan derin bir tartışmayı beraberinde getiriyor.
DİSK, kuruluş felsefesi gereği her zaman emekten, işçiden ve halktan yana tavır almış bir örgüttür. Ancak son dönemde bazı çıkışlar, özellikle CHP karşıtı algılara kapı aralayan tutumlar, örgütün tabanında da rahatsızlık yaratmış durumda. Sosyal medyada ve kulislerde yayılan söylentilere göre, bazı yöneticilerin dolaylı biçimde DEM Parti çizgisine yakınlaşması, bu eleştirilerin merkezinde.
Peki neden şimdi? Ve neden İzmir?
CHP’nin yıllardır “kalesi” olarak görülen İzmir, iktidar karşıtı cephedeki mücadele açısından stratejik önemdedir. Burada yapılacak her türlü siyasi manevra, tüm Türkiye’ye örnek teşkil edebilir. Bu nedenle İzmir’de yaşanan DİSK kaynaklı tartışmaların, sadece yerel bir iç mücadele olarak değil; muhalefet bloğunun genel yapısına yönelik bir sınama olarak okunması gerekir.
Bazı yorumculara göre, DEM Parti, yerel yönetimlerde AK Parti’ye verdiği destekle yeni bir denge oyunu kurmak istiyor. Bu tablo, CHP’nin iktidara gelme olasılığına karşı duyulan kaygılarla birleşince, DİSK gibi örgütlerin de bu denklemin pasif bileşeni haline getirilmeye çalışılması şaşırtıcı değil.
Ama buradaki temel sorun şu: DİSK gibi bir yapının, doğrudan ya da dolaylı olarak bir siyasi partiye angaje hale gelmesi, yalnızca CHP’ye değil, Türkiye’deki emek hareketinin tamamına zarar verir. Sendikalar, siyasal partilerin basit bir aracı değil; bağımsız, eleştirel ve denetleyici bir toplumsal güç olmalıdır.
Elbette tüm bu gelişmelerin doğruluğu, netlik kazanmış değil. Ancak sendikal hareketin içinden gelen bazı seslerin bile “siyasallaşma” tehlikesinden söz etmesi, konunun ciddiyetini gösteriyor.
Türkiye’nin önünde zor bir dönem var. Bu dönemde sendikaların, kimin iktidara gelip gelemeyeceğinden ziyade, kimin işçiye, emeğe ve adalete daha yakın olduğuna odaklanması gerek. Aksi takdirde, güvenilirliğini yitirmiş bir kitle örgütü, ne DEM’e ne AKP’ye ne de muhalefete fayda sağlayabilir.
Son söz:
Siyasette en büyük ihanet, halkın güvenini boşa çıkarmaktır. Ve bu ihanet, sessizce yayılır.